Alexis de Tocqueville ve Sivil Toplum- De la Démocratie en Amérique- Kendime Notlar
- Yelda Altunal
- 30 May
- 3 dakikada okunur
Tocqueville, çoğunluğun mutlak egemenliğine dayanan demokrasi biçimlerini insan hakları açısından tehdit olarak görür. Bu nedenle farklı seslerin yer bulduğu çoğulcu bir toplum yapısını ve sivil toplumun güçlendirilmesini savunur. Ona göre demokrasinin sınırlarını yine demokrasinin içinden yapılan eleştirilerle belirlemek mümkündür. 19. yüzyılda geliştirdiği bu yaklaşım, günümüz demokrasilerinin sorunlarına da önemli çözüm önerileri sunmaktadır. Aşağıda Amerika’da Demokrasi adlı eserinden derlediğim bazı notlarımı bulacaksınız.

Tocqueville, Amerika’da Demokrasi adlı eserinde, Amerika’daki gözlemlerine dayanarak bu toplumun temel özelliklerini betimlerken, aynı zamanda kendi toplum anlayışını da ortaya koyar. Bu anlayış, örgütlü bir toplumsallıktan beslenmektedir. Tocqueville’in eserini kaleme alırken temel amacı, söz konusu örgütlülüğün nasıl olup da toplumun her kesiminde derinlemesine işlediğini göstermektir. Ancak bu örgütlülük, devlet otoritesine dayalı değil, sivil niteliktedir. Öte yandan, Tocqueville’in 17. yüzyıl Avrupa’sı ile Amerika’yı haklar, özgürlükler ve örgütlenme biçimleri açısından karşılaştırması, iki toplum arasındaki yapısal farkları ortaya koyar.
Amerika’ya göç eden İngiliz topluluklar beraberlerinde yerel yönetim ve insan hakları bilinci gibi demokratik öğeleri getirmiştir. Bu öğeler zamanla güçlü bir sivil toplumun oluşmasına zemin hazırlamıştır. Tocqueville’e göre Amerikan toplumunun demokrasi kültürü, halkın yönetime katılımını esas alan, özerk yerel yönetimlerle şekillenmiştir.
On yedinci yüzyılda Avrupa’da hak ve özgürlüklerin yayılımı, genellikle aydınlardan topluma doğru olmuştur. Merkezi otoritenin güçlü oluşu, bu anlamda demokrasinin gelişimini sınırlamıştır. Oysa Amerika’da durum tersinedir: Demokrasi tabandan tavana doğru şekillenmiştir. Önce halkın içinde hak ve yerel özerklik bilinci gelişmiş, ardından siyasal sistem bu doğrultuda kurulmuştur. Halk, kendi yaşamı ve çevresiyle ilgili kararları özgürce tartışarak alır. Tocqueville’in demokrasi anlayışı bu noktada iki farklı biçime ayrılır: despotik demokrasi ve cumhuriyetçi demokrasi. Despotik demokrasi (1789 sonrası Fransa örneği), merkezi otoritenin sınırlanmadığı, özgürlüklerin güvencede olmadığı bir yapıyı ifade eder. Cumhuriyetçi demokrasi ise (Amerika örneği), hem siyasal iktidarın sınırlandığı hem de çoğunluğun aşırı güçlenmesini engelleyen kurumların var olduğu bir sistemdir.
Tocqueville, bireyin devlet karşısında yalnızlaşmasını tehlikeli bulur. Ona göre, bireyin geleneksel toplumsal yapılardan kopması ve bireyselleşmesi, modern toplumlarda çoğunluğun baskısına zemin hazırlar. Birey, genişleyen bürokrasi ve kamuoyu baskısıyla karşı karşıya kalır. Bu baskı, özgürlük tahayyülünü yitirten bir tehdide dönüşebilir. Tocqueville, bireyin özgür olmayı arzuladığını kabul eder; ancak insanlar için “eşit olma isteği” daha baskındır. Özgürlük zor kazanılan ama kolay kaybedilen bir değerdir. Eşitlik ise daha ulaşılabilir faydalar sunduğu için tercih edilmektedir. Tocqueville, bu noktada “güvenlik” ve “hukuk” kavramlarına da gönderme yapar. Güvenlik, özgürlüğün teminatı; hukuk ise eşitliğin uygulama alanıdır.
Tocqueville, demokraside devlet otoritesinin sınırsızlaşmasının tehlikelerine dikkat çeker. Amerikan toplumu, bu tehdide karşı çeşitli dengeleyici araçlara sahiptir. Bunların başında özerk yerel yönetimler gelir. “Toplumun kendini, toplum için yönetmesi” anlayışı burada esastır. Yerel yönetimlerin kendi yetkilerini koruyarak merkezi devleti sınırlaması, siyasal gücün dengelenmesini sağlar. Böylece halk, ülke yönetiminde doğrudan söz sahibi olur.
Amerika’daki bir diğer önemli yapı, yetki paylaşım sistemidir. Kent meclisleri, eyaletler ve merkezi devlet arasında kurulan bu denge, gücün tek bir elde toplanmasını engeller. Bu yapı sadece bireyin özgürlüğünü korumaz, aynı zamanda azınlık haklarını da güvence altına alır. Tocqueville, yerel kurumları demokrasinin temel taşları olarak görür.
Ona göre, eşitlik ve özgürlük tek başına yeterli değildir; bunların güvence altına alınması gerekir. Bunun için çoğulcu bir toplumsal yapı gereklidir. Aksi takdirde kamuoyu, bireylerin fikirlerini baskılayarak çoğunluğun diktesini oluşturabilir. Bu durum, bireyleri sorgulamadan uzak, edilgen bir konuma iter. Siyasi katılımı yalnızca seçimde oy vermekle sınırlandırmak da bu sorunu çözmez. Zira çoğunluğun baskısı, tek bir kişinin diktatörlüğünden çok daha yaygın ve tehlikeli olabilir. Bu nedenle güç, mutlaka sınırlandırılmalıdır.
Tocqueville, sivil toplumun güçlenmesi için toplanma ve basın özgürlüğüne, gönüllü birlikteliklere ve bağımsız yargı organlarına önem verir. Ona göre, bu yapılar geleneksel toplum kurumlarının boşluğunu doldurur ve bireylerin haklarına sahip çıkmalarını sağlar. İnsanlar ancak örgütlenme özgürlüğüne sahip olduklarında kendilerini gerçekten özgür hissederler ve ortak hedefler etrafında birleşebilirler.
Sonuç olarak Tocqueville’in demokrasi anlayışı, halkın siyasal yaşama katılımı ve özgürlüklerin güvence altına alınması esasına dayanır. Ona göre, bir sistemin gerçekten demokratik olup olmadığını siyasal özgürlüklerin varlığı belirler. Bu özgürlükler yoksa, o sistem demokrasi görüntüsü altında bireyleri manipüle eden bir yanılsamadan ibarettir.
Comments