top of page

Ekoköy nedir?


Tarih boyunca farklı zamanlarda ve şekillerde var olan bilinçli topluluklar (intentional communities) sıradan topluluklara nazaran birçok ek nitelik barındırmaktadır. Örneğin; ortak bir amaç çerçevesinde şekillenmeleri, ortak bir kültür geliştirip bu şekilde bir arada yaşamaları(ortak yaşam), dayanışmalarını kolaylaştıran gerekli bir takım nitelikleridir. Aralarında herhangi bir kan bağı bulunmadan, ortak değerler oluşturup işbirliğini geliştirmeleri bu özellikleri dolayısıyladır.


Bilinçli topluluk ile ilgili bu nitelikler, Billl Metcalf’ın açıklayıcı ve geliştirici tanımıyla birlikte okuyucuya genel bir bakış açısı sağlama niyetindedir:


“Sosyal sorunlar ve yetersizlikleri bertaraf etmek için bir araya gelmiş beş veya daha fazla kişiden oluşan gönüllü gruplardır. Onlar bilinçli tasarlanmış ve genellikle iyi düşünülmüş sosyal ve kültürel bir alternatif benimseyerek toplumun genelinden uzak, onların sınırlarının dışında yaşamaya çalışırlar. Hedeflerinin peşinden giderek onlar, hep birlikte hayatlarının önemli bir yönünü paylaşırlar. Katılımcılar “biz bilinci” ile karakterizedir ve birçok yönüyle kendilerini, toplumdan daha iyi sürekli bir grup olarak görürler.”[1]


Bu tanım bize içinde yaşadığı toplumdan memnun olmayan bir grup insanın, ortak bir amaç uğrunda ve bencil yaşam tarzından uzaklaşıp bizci bir topluluğa yönelim hareketini anlatır. Topluluk mensubu kişiler üzerlerine düşen sorumluluğu istekle ve baskı duymadan yerine getirecek ve alternatif yaşamlarını, daha önceki yaşam stillerine elbette ki yeğleyeceklerdir.


“The Fellowship for Intentional Community (FIC)[2]” nin tanımına göre ise bilinçli topluluklar:


Ortak bir ideal veya vizyon peşinde, birlikte çalışmak için bir araya gelmiş bir grup insandır. Hepsi olmasa bile çoğu arazi veya konutlarını paylaşırlar. Bilinçli toplulukların tüm şekil ve boyutları gelir ve onların ortak değerleri hususunda inanılmaz bir çeşitlilik gösterir. Bu çeşitlilik sosyal, ekonomik, manevi, siyasi ya da ekolojik olarak kendini gösterir. Bazıları kırsal bazıları kentseldir, bazı ev üyeleri tek bir rezidansta yaşarken bazıları ayrı hanelerde bulunabilirler, bazılarında çocuk yetiştirilebilinirken bazılarında bu olmaz, bazıları dünyeviyken bazıları ruhsal temellidir ve bazıları her ikisini birden içerir.”[3]


Demek ki bilinçli topluluklar, farklı birçok formda karşımıza çıkabilmektedir. Bu özellikleri, bilinçli topluluğun tanımını yapmayı zorlaştırsa dahi insan ihtiyaçları, fikirleri ve gerekliliklerinin bölgeler hatta kişiler arası farklılık göstermesi düşünüldüğünde bu çeşitlilik makul bulunmalıdır. Hangi formda olursa olsun bilinçli her topluluk ortak bir amaca hizmet etmekte fakat güçlü olarak amaçladıkları doğrultusunda birbirlerinden ayrılmaktadırlar. Bu güçlü amaçlar tanımdan hareketle seküler ya da spritüel, toplumsal, ekonomik ya da çevreye duyarlılık şeklinde olabilir.


Diana Leaf Christian’ın bilinçli topluluklara ilişkin açıklamasına göre:


Birçok bilinçli topluluğun ortak amacı, yaşamanın daha iyi bir yolu olarak topluluk üyeleriyle tam anlamıyla paylaşılan grup evlerinde birlikte yaşamak, ya da komşu olarak birbirine yakın yaşamaktır. Bu idealler genellikle üyelerinin geniş kültüründe eksik ya da eksik olarak gördükleri şeylerden doğar.”[4]


Buradan şu anlaşılabilir ki bilinçli topluluklar eksikliklerin tam edilmeye çalışıldığı yerler olabilmektedir. İnsanlar yalnız hissetmekte ve bunu bir sorun olarak görüp, çözümünü birbirleriyle mümkün olduğunca yakın yaşamakta bulmaktadırlar.


Bilinçli topluluklar olarak tanımladığımız bu gruplar; alternatif yaşam tarzı grupları, komünler, sürdürülebilir topluluklar ya da alternatif topluklar adlarını alabilmektedirler. Bilinçli toplulukların bahsedilen çeşitlilikleri göz önünde bulundurularak şöyle bir gruplandırmaya gidilebilir. Aileler ortak konutlarda, öğrenciler co-ops’larda, gelirlerini paylaşan işçiler İsrail kibutzlarında, sürdürülebilirlik savunucuları kırsal ekoköylerde, karşı-kültür devrimcileri şehir komünlerinde bulunurlar.[5]



Birlikte yaşam/Ortak konutlar (Co-housing’ler)



Ortak konut uygulaması farklı adlarla (“kollektivhuser” vb) 1970li yıllarda Danimarka’da ortaya çıkmış bir uygulamadır. Co-housing teriminin yaratıcısı ise McCmant ve Durrett’dir. Yazarlara göre ortak konutlar beş karakteristik özelliğe sahiptirler: katılımcı süreç, bilinçli mahalle tasarımı, geniş ortak tesisler, tam ikamet yönetimi, hiyerarşik olmayan bir yapı ve ayrı gelir kaynakları.[6] Ortak konutlar genellikle şehirlerde ya da şehir yakınında bulunurlar. Bunun nedeni onların kentlerdeki işlerini ve sosyal iletişimlerini korumaktır. Ayrıca ayrı alanlar mahremiyetin korunmasını sağlarken, ortak alanlar sosyalleşmeden zevk almada etkilidir. Yani co-housing çerçevesinde topluluklar genellikle evleri ayrı tutup tesisleri hem birleştirmek(ortak kullanıma sunmak) ve komşuluk bağlantılarını geliştirmeyi desteklemektedir.[7] Bu modelin merkezinde proje geliştirme söz konusu olmakta ve yaşanılacak yer genel olarak tek seferde planlanıp ve uygulanmaktadır. Yerleşimde yaşayacakların tasarım sürecine doğrudan etkileri bulunmaktadır yani tasarım aşamasından itibaren bir arada çalışan bir grup vardır.[8] Bu durum, hareketin sosyal boyutunun önemini vurgulamaktadır. Burada yemekler paylaşılmakta ve etkinlikler düzenlenmektedir (Co-housing’ler etkinliklerin düzenlendiği sosyal bir tesis bulundururlar)çamaşırlar ortak çamaşırhanelerde yıkanmakta bilgisayarlar, ekipmanlar paylaşılmaktadır. Bireylerin ya da ailelerin yaşam alanları ayrıdır belki ama istedikleri ölçüde bu ortak yapılar aracılığıyla sosyalleşebilme olanakları bulunmaktadır. Ortak yürütülmesi gereken işler var ise de katılımcılar sorumluluk almakta ve görevlerini gönüllülükle yerine getirmektedirler. Fakat burada gelirin bir elde toplanması, paylaşılması söz konusu olmamaktadır. Bunun yanında kişilerin işlerinin hala şehirlerde olması dolayısıyla, ekonomik düzenden ve şehir hayatından tam olarak kopmaları beklenmemelidir. Sosyal boyutu dikkate alınmalıdır zira bu modeldeki güçlü amaç budur. Ekolojik boyutu ortak alanların varlığından ötürü daha az enerji harcanması şeklinde dile getirilebilmektedir. Siyasi boyutu hakkında da katılımcı süreç vurgusundan dolayı demokrasinin varlığından söz edilebilmekteyiz.



The Fellowship for Intentional Community (FIC)’e göre dünyanın çeşitli yerlerinde, beşyüze yakın co-housing örneği bulunmaktadır.[9]



Komünler (Communes)



Bu topluluklarda mülkiyet topluluğun kendisine aittir ve üyeler burada geniş bir kolektivist ekonomi içinde birlikte çalışmaktadırlar. Gelirlerin ve kaynakların tamamı topluluk içinde paylaşılmakta dolayısıyla kaynaklardan tasarruf sağlanmaktadır. İnsanlar arasında eşitlik söz konusudur, ortaklaşa karar alınmaktadır. Hiyerarşik yapılanma mümkün değildir. Bu formdaki bilinçli topluluklarda güçlü amaç toplumsaldır, ulaşılmak istenen eşit ve tamamıyla ortaklaşa bir yaşamdır. Ekolojik boyutunun varlığı ise tasarruf eden ortaklaşa bir yaşam amacından hareketle söylenebilmektedir.



Komün terimi sık sık bilinçli toplulukları kötülemek adına popüler medya tarafından yanlış kullanılmaktadır. Örneğin; uyuşturucu kullanmayı ima eden, alçak gönüllü bir gerçeklik kavrayışına sahip yeniçağ hippileri olarak gösterilmektedirler.[10] Bütün bu medya etkisine rağmen, yine The Fellowship for Intentional Community (FIC)’e göre dünya üzerinde yüzü aşkın komün bulunmaktadır.[11]



Kibutz’lar



İsrail Devleti’ne özgü bir sistem olan ve kelime anlamı olarak toplanmayı ifade eden kibutzlar 19. yüzyılda, Saint Simon, Owen, Proudhon, Buber ve Marx gibi isimlerin etkisiyle şekillenmeye başlamıştır. 1910 yılında Şeria Nehri kıyısında ilk olarak örneğini gördüğümüz bu oluşum, 1940’ların sonu 1950’lerin başlarında, II. Dünya Savaşı’nda Avrupa’da Yahudi düşmanlığının sonucunda İsrail’e göç eden kitlelerin etkisiyle sayısını fevkalade artırmıştır. 2010 yılına bakıldığında kibutzların sayısı 273 olduğu görülmekte ve bunların 257’si laik, 16 tanesi de dini kibutz olarak bilinmektedir.[12]


Kibutzları özetle ifade etmek gerekirse; ortak mülkiyet odaklı özel mülkiyetin olmadığı, pazarlama ve fiyatlandırmanın bütün üyelerce yapıldığı, paraya dayalı herhangi bir ücretlendirmenin olmadığı, karın ileride tekrar toplum için harcanmak üzere saklandığı, tüketimin ve pek çok aktivitenin ortaklaşa gerçekleştirildiği, tüm ihtiyaçlarının kibutz idaresince karşılandığı kolektif çiftliklerdir diyebilmekteyiz. Öyleyse buradaki güçlü amaç toplumsallıktır.


Kibutzlar yaşam standartlarının oldukça yüksek olduğu ve kendine yetebilen topluluklardır. İdare bütün üyelerin katılımıyla yıllık bütçenin hazırlanması ve topluluk çalışmalarının denetlenmesi için haftalık toplantılar yapmakta, kararlar açık ya da kapalı oylama ile çoğunluğa göre alınmaktadır. Kurumda tüm kibutznikler* eşit haklara sahip olup herhangi bir hiyerarşi söz konusu olmamaktadır. Haftalık olarak hazırlanan çalışma listesi o hafta kimin hangi işi yapacağını duyurur. Eğitim konusunda da başarılı örnekleri olan kibutzların günümüzde 10 tane eğitim kibutzu bulunmaktadır. Kibutzlarda 12 yıllık sürekli eğitimin sonrasında üniversite eğitimi de zorunlu olmamakla birlikte verilmektedir.


Önceleri kibutzlar tarıma dayalı kolektif işletmeler olarak iktisadi faaliyetlerini gerçekleştirmekteydiler ve devlet tarafından 49 yıllığına kiralanan arazi ve ortaklaşa kullanılan araç tarımsal gereçler, devletin atadığı çoğu da gönüllü olan uzmanlar ile iklim koşullarının yetersiz olduğu İsrail’de tarımsal çeşitliliği artırıcı rol oynamaktaydılar. Fakat zamanla özellikle 1950 – 1960 yılları arasında sanayi de önemsenmeye başlanmıştır. Plastik ve kauçuk (9.759 işçi), metal ve makine sanayi (5.199 işçi), gıda ürünleri (3.278) olmak üzere pek çok dalda toplam 27.283 kişinin çalıştığı, İsrail sanayi üretiminin %5–6’sı kibutzlar tarafından gerçekleştirilmektedir.[13] Tüm bu başarılarından dolayı ilgi odağı haline gelen kibutzlar Hayfa Üniversitesi’ne bağlı bulunan Kibutz Araştırmaları Enstitüsü’nde söz konusu kolektif yapılanmayla ilgili bilimsel araştırmalara sebebiyet vermiştir. Bu bilimsel çalışmalara ek olarak organik tarım, doğal konut ve ortam oluşumları da kibutzların son zamanlarda incelediği başlıca konulardandır.



Kooperatif Topluluklar (Co-ops)


Komünlerden farklı olarak gelir paylaşımından ziyade gider paylaşımına önem verilmektedir. Bu topluluğun odağı öncelikle üniversite öğrencileridir. Çünkü bu bazen küçük bir evi paylaşan birkaç kişi demekken, bazen de büyük bir evde yaşayan yüzlerce kişi anlamına gelmektedir. Şehir ve kasabalarda bulunabilmektedirler.

Mahremiyet co-housing uygulamasına oranla daha azdır. Çünkü burada evler de toplu kullanıma dahildir. Yani bu formda güçlü amaç toplumsallıktır. Bunun yanında odak noktaları sürdürülebilirlik, permakültür, paylaşım gibi çeşitli alanlar olabilmektedir. Komple bir ortak yaşamdan ötürü enerji ve ürün tüketimi daha da azalmıştır. FIC’a göre dünyada iki yüzün üzerinde kooperatif topluluk bulunmaktadır.



Ekoköyler (Ecovillages)

Ekoköyler kendine yeterli ortaklaşa yaşam alanlarıdır. Sürdürülebilir bir yaşam için gerekli olan tüketimin gönüllü olarak azaltılması, yenilenebilir enerji kullanımı, toprağa zarar vermeden ve kimyasala bulamadan yapılan tarım (permakültür prensipleri ile), çevresel konutları içinde barındırmaktadır. O halde buradaki güçlü amacın ekolojik olduğu açıktır, sürdürülebilirlik amaçlanmaktadır. Bunun yanında ortaklaşa karar alma yöntemleri uygulandığından siyasal bir boyutu da vardır. Ayrıca ortaklaşa yaşam söz konusu olduğundan kuvvetli bir toplumsal bir yönü de bulunmaktadır. Bu sosyallik ortak konut modelinden çok daha fazladır. Zira ekoköy sakinleri güçlü ortak değerlere sahiptirler. Dünyevi olmalarının yanında spritüel uygulamalardan da bahsedilebilir. FIC’a göre kayıtlı ekoköy sayısı beş yüze yaklaşmıştır.[14]




Açıklamaları verilen bilinçli topluluklara bakıldığında yüzeysel olarak; ortak konutların kent yakınında bulunmaları ve kentle ilişkilerinin devam etmesinden, popüler kültürden kopamayışlarından, komünlerin yeterince çevresel sürdürülebilirliğe önem vermeyişinden, kibutzların yalnızca İsrail Devleti’ne özgü oluşundan, kooperatif toplulukların ise üniversite yakınlarda, genellikle öğrenci odaklı kurulmuş olmalarından ötürü, esasında pek çok ortak özellik barındırsalar dahi ekoköyler tüm bu topluluklardan ayrı bir toplumsal tasarıdır.



Kaynaklar:


[1] Bill Metcalf, Community Living, Scotland,UK: Fidhorn Press, 2004, s.9. [2] The Fellowship for Intentional Community, http://fic.ic.org/, Erişim Tarihi 03.03.2013 [3] Metcalf, A.g.e. [4]Diana Leaf Christian, Advance Praise for Creating a Life Together, Canada: New Society Publisher,2003, s.xvı. [5]Metcalf, A.g.e., s.8. [6]Martin Field, Thinking about CoHousing- The Creation of Intentional Neighbourhoods, London: Diggers and Dreamers Publications, 2004, s.10. [7]The Fellowship for Intentional Community, http://directory.ic.org/iclist/community_type.php, Erişim Tarihi 05.03.2013 [8] Jonothan Dawson, Ekoköyler-Sürdürülebilirliğin Yeni Ufukları, Çev. Deniz Dinçel, İstanbul: Sinek Sekiz Yayınevi, 2006, s.30. [9] The Fellowship for Intentional Community, http://directory.ic.org/records/cohousing.php, Erişim Tarihi 05.03.2013 [10] Metcalf, A.g.e., s.11. [11]The Fellowship for Intentional Community, http://directory.ic.org/records/communes.php, Erişim Tarihi 05.03.2013 [12] N. Taşlıgil & G. Şahin, Kolektif İşletme Tiplerine Tipik Bir Örnek: Kibutzlar, Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2012, Sayı 9, Cilt 5, s. 213 - 229 * Kibutz sakinleri. [13] Taşlıgil & Şahin, A.g.e [14] The Fellowship for Intentional Community, http://directory.ic.org/records/ecovillages.php, Erişim Tarihi 06.03.2013

 
 
 

Comentários


bottom of page