Kısa Bir İç Dökme
- Yelda Altunal
- 27 Kas 2019
- 2 dakikada okunur
Kendimi son zamanlarda epey bunalmış hissediyordum. Soranlara da depresyon diyordum aa değil. Başka bir şey bu. Yazıyorum çünkü belki de benzer şeyleri yaşıyorsunuz ve bende de ilk zamanlar olduğu gibi, yaşadıklarınızı anlamlandıramıyorsunuz. Umuyorum ki ufak da olsa bir ışık yakar ve kendiniz üzerine düşünmenize vesile olur bu yazı.

Uzunca düşünmelerden, ölçüp tartmalardan sonra kelimelere dökebildiğim sorunum şuydu aslında:
Fikirlerini umursamadığımı düşündüğüm insanların benimle ilgili fikirlerini gayet de ciddiye alıyorum.
Umursamadığımı düşünmemin sebebi, onları hayatı kavrama ve farkında olarak yaşama konusunda yetkin bulmamamdan kaynaklanıyor. Bu da esasında, bu kişilerin, herhangi birini değerlendirmelerindeki sonuçlarını önemsizleşiyor. Çünkü analiz yöntemlerinden de analiz kriterlerinden de yoksunlar. Bunu kibirli bir yorum olarak almayın lütfen, değil çünkü. Sadece öyle. Hem ayrıca söylemem lazım ki elbette onların da bir hayatı yaşama ve zevk alma konusunda kendi yolları var, kendilerince de anlamlı bir yol. Ama benim burada bahsettiğim biraz daha sistematik bir şey.
Her neyse, sorunu anlamlandırdığım anda çözüm için aklımda belirginleşen birkaç şey oldu. Bunlardan ilki "kendini daha çok ifade etmek". Niyeyse bazen kendini açıklamaya çalışmayı pür bir kendini beğenmişlik olarak algılama eğiliminde oluyoruz, halbuki değil. Eğer yeterince anlatmazsan, karşındaki incelikli anlama araçlarından yoksun kişilere, seni yanlış ve eksik yorumlamaları konusunda daha fazla alan açmış oluyorsun, onlar da bu alanda at koşturmaya başlıyor.
İkinci yapılması gerekli şey ise "fazla tevazudan kaçınmak". Son zamanlarda sosyal medyada sıkça gördüğüm bir sözü aklıma getiriyor bu tespit hemen: "Fazla tevazunun sonu vasat insandan nasihat dinlemektir". İbn-i Haldun’un bir sözüydü sanırım. Güzel demiş, tam da gündelik hayatımda bunu acı acı deneyimlerken görüyorum bu sözü ama üzerine düşünemeyecek kadar yorgun olduğumdan anlamlandıramıyorum tabi gördüğüm ilk zamanlarda.
Yani ben, çok da uzatmak istemeden, naçizane diyorum ki sende olanı tüm gerçekliğiyle sahiplen, koru kolla onu. Bir şekilde iletişime geçtiğin insanlar, senin emeğinle var ettiklerinden yoksun olduğu için, kendini onlarla eşit konumlandırarak dayanışmaya, bir olmaya çalışma. Dayanışma böyle bir şey değil. Gerektiği zaman destek verebiliyor olmak, egonu işe koşmadan onların başarılarını takdir ediyor olmak dayanışmada esas olan. Diğer türlüsü iki taraf için de gerçekliği olmadığı için yavan kalıyor, ille de bir tarafı yıpratıyor.
Böyle. Bugün böyleyim. Daha iyi hissediyor gibiyim.
Comments