top of page

Kafayı Kuma Gömme Biçimleri Olarak "Sınıfsal Konumu Gizleme Stratejileri" Üzerine..

Güncelleme tarihi: 20 Oca 2021

Tüketim çağında, bir tüketim toplumu içinde yaşadığımız kuşkusuz. Mesai saatleri arasında emek gücümüzle, dışında ise tüketim yoluyla sistemin çarkları içerisinde yuvarlanıp gidiyoruz. Tükettiğimiz üzerinden topluma dahil olabiliyor, gerekli tüketim performansını gösteremediğimiz ölçüde dışlanıyoruz. Yani tüketmek, dahil olmak ya da dışlanmak üzerinden toplumsal ilişkilerimizi düzenleyen bir rol üstlenmiş oluyor böylece.


Kendisine son derece aşina olduğumuz sınıfsal konumu gizleme stratejileri, tam da buradan, tüketim toplumunda(toplumun farklı katmanlarıyla farklı ilişkileri bulunan heterojen bir yapı olarak) tüm netliğiyle açığa çıkan sınıfsal farklılıkların, dezavantajlı gruplarca ortadan kaldırılmaya çalışılması çabaları olarak görülebilir. Bu çabalar düşüncede ve eylemde yoksulluğun karşıtı olarak zenginliğe direnç olmaya yarar.


“Önemli olan gönlü zengin olsun”, “İnsanın sağlığı yerinde olmayınca ne yapsın malı mülkü? Sağlıklı olalım yeter”, “Kesin rüşvet alıyordur, yoksa nasıl o kadar parası olsun?”, “Biz fakirsek bile namusumuzla yaşarız”, “Nerede zenginlerde bizim gibi sıkı dostluklar, ilişkiler?”, “Biz küçük şeylerden mutlu olmayı biliriz” ve daha nicesi, zenginliğe karşı geliştirdiğimiz, düşüncede, yoksul biri olarak varlığımızı yatıştıran bir takım söylencelerdir. Tüm bu söylenceleri, asıl zenginliğin ölümden öte dünyada olduğu inancına sahip bir ideoloji olarak din de adeta sarıp sarmalar.


Sınıfsal konumun görüntüleri itibariyle açığa çıkması noktasında yoksullar, bir başka strateji olarak pahalı markaların taklit ürünlerine yönelirler. Böylece zengin gibi göründüklerini ve sembolik sermayeleriyle zenginlerle aralarındaki toplumsal mesafeyi aşabileceklerini düşünürler. Diğer yandan pahalı kıyafetlerini ortaklaşa giyerler, değiş tokuş yaparlar, özel zamanlarda birbirlerine ödünç verirler.


Diziler de esasında sınıfsal konumu gizleme stratejileri konusunda epey ufuk açıcı olabilmektedir. Örneğin; oto tamircisinde çalışan gencin, geceleri lüks arabalarla gezintiye çıkması ve zenginlerin bulunduğu mekanlarda kendini göstermeye çalışması hepimizin bir diziden mutlaka bildiği bir durumdur. Gencin yaptığı Zygmunt Bauman’ın "tüketim toplumunda toplumsal şölenden dışarı atılma" olarak tanımladığı yoksulluğu, elinde olan kadarıyla gizlemeye çalışarak şölene dahil olmaktır sadece. Diğer taraftan araba, güzel giysiler gibi kamuflajları olmadan yoksullar bu mekanlarda bulunmayı, yine stratejik olarak asla tercih etmezler. Üzerlerindeki bakışlara karşı savunmasız ve çıplak hissederler. Yoksul olduklarının sanki yüzlerinde yazılı olduğunu düşünürler.


Yazının en başında tüm bu stratejileri kafayı kuma gömmek olarak tarif etmemin bir sebebi vardı. Çünkü geliştirilen tüm bu stratejiler yalnızca sembolik sermaye ögeleri içerdiğinden, ekonomik ve kültürel sermayeyle desteklenmediklerinden konumu gizlemede yetersizdir kalırlar. Aslında kişiyi olduğu gibi, öylece açıkta bırakırlar. Ve yine kuma gömmek çünkü bu stratejiler kişinin bu sayede toplumsal bir takım mesafeleri aşıp sosyalleşebilmesini sağlamış olsa da gerçekle yüzleşmeleri ve sınıf bilinci önünde birer engel oluştururlar.




 
 
 

コメント


bottom of page